İstanbul’un Kültür Mirası: Yerebatan Sarnıcı
Yerebatan Sarnıcı; Doğu Roma İmparatoru I.Justinianus tarafından, şehrin su ihtiyacını karşılamak amacıyla, suyun biriktirilip depolanması için inşa ettirilmiş olan, İstanbul’un büyüleyici tarihi eserlerinden biri olduğu için de İstanbul gezi programlarının ayrılmaz bir parçası olan her zaman insanların ilgi odağı olmaya devam etmektedir.
İlginizi Çekebilir: Cehennem Film Konusu ve Oyuncuları
Ünlü polisiye roman yazarı Dan Brown tarafından 2013 yılında yayınlanan “Cehennem” adlı roman ve sonrasında da 2016 yılında filme uyarlanan, yönetmenliğini Ron Howard’ın üstlendiği ve başrollerinde ünlü oyuncu Tom Hanks’ in yer aldığı “Cehennem” adlı film ile popülaritesi dünya çapında artmıştır.
Halk arasında, suyun içerisinde yükselen ve uçsuz bucaksız gibi görülen devasa mermer sütunları nedeniyle “Yerebatan Sarayı” olarak da adlandırılan Yerebatan Sarnıcı, yine fiziki nedenlerle, daha önceleri Stoa Bazilikası bulunan yere yapıldığı için, “Bazilika Sarnıcı” olarak da tanınmaktadır.
İşte biz de bu yazımızda sizlere İstanbul’un zengin tarihine ve mimarisine tanıklık etmek isteyen yerli ve yabancı turistlerin gözdesi olan, İstanbul’un en atmosferik ve en eski mekânlarından Yerebatan Sarnıcı hakkında detaylı bilgiler veriyor olacağız. Konuya ilişkin fotoğraf ve videolara yazımızın sonunda ulaşabilirsiniz.
Yerebatan Sarnıcının Tarihsel Süreci
Bilindiği üzere yeraltı sarnıçları, tarihsel süreçte tüm canlıların su ihtiyacının temini ve suyun depolanması ihtiyacını karşılamak için kullanılan, önemli yapılar arasında yer alırlar.
Hem Roma İmparatorluğu’ na ve hem de sonrasında kurulan Bizans İmparatorluğu’na başkentlik yapan İstanbul Şehri’nde içme suyu kaynakları ihtiyaçları karşılamaya yetmediğinden, İmparatorun emri ile (526-527 senelerinde) inşa edilen Yerebatan Sarnıcı ile, su yollarından ve yağmurdan elde edilen sular, imparatorların ikamet ettiği Saray ve çevresindeki yapılara dağıtılarak yüzlerce yıl şehrin su ihtiyacı karşılanmıştır.
Yazılı kaynaklara göre, tarihi suyollarından biri olan Hadrianus İsale Hattı’ndan da Yerebatan Sarnıcı’ na su sağlanmıştır.
1453 yılında İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı Döneminde de bir müddet daha kullanılmaya devam etmiş, dönemin padişahlarının yaşadığı Topkapı Sarayı’nın bahçelerine su temini için kullanılmış ve sonra da bir süre de Sarayburnu ve Bahçe Kapısı semtlerinin su dağıtım merkezi olmuştur.
Zamanla Osmanlılar’ın şehirde kendi su tesislerini kurmasından sonra artık fiziken kullanılmayan Yerebatan Sarnıcı, bulunduğu mahalleyi temsil eden fiziksel bir simge haline gelmiştir.
Yerebatan Sarnıcı’nın Mimari Özellikleri
Yaklaşık 100.000 ton su depolama kapasitesine sahip olan Yerebatan Sarnıcı, 10.000 m 2 alanı kaplayan; uzunluğu 140 metre, genişliği 70 metre olan dikdörtgen biçimli devasa bir yapı olup; sarnıcın içerisinde çeşitli mermer cinslerinden yontulmuş çoğu tek parçadan, bir kısmı da iki parçadan oluşan her biri 9 metre yüksekliğinde 336 adet sütun yer almaktadır. Birbirine 4.80 metre aralıklarla dizilmiş olan bu sütunlar, her sırada 28 tane sütun olacak şekilde 12 sıra meydana getirirler.
Yerebatan Sarnıcı’nın sütunlarının şekillerine gelince; çoğunun şekli silindir biçimli olup, birkaç tanesinin yivli ve köşeli oldukları bilinmektedir. Bu sütunlardan bir tanesi ise, üzerinde yer alan “Tavus Gözü”, “Sarkık Dal”, “Gözyaşı” şekillerinin tekrarlı şekilde devam etmesi ile diğerlerinden ayrılır.
Yapıya, güneydoğu tarafındaki 52 adet basamağı olan taş merdivenlerle inilir. Yerebatan Sarnıcı’ nın inşasında kullanılan 98 adet sütun bu yapı için özel olarak imal edilmiş olup, ayrıca bezemeli sütun, korint sütun başlıkları ve ters yüz edilmiş Medusalı başlıklar gibi başka yerden getirilen malzemeler de sarnıç’ ta yer almaktadır.
4.80 metre kalınlığındaki tuğladan örülmüş duvarları ve tuğla döşeli zemini, “Horasan Harcı”ndan kalın bir tabakayla sıvanarak su geçirmez hale getirilmiş olan Yerebatan Sarnıcı’nın içerdiği su yalıtımı teknikleri, suyun sızmasını ve sarnıcın iç kısmının suyla dolmasını engellemek için özenle tasarlanmış olup; hem tarihsel hem de mühendislik açısından yapılardaki su yalıtımının gerekliliğini vurgulayan tarihi belge niteliğindedir.
Yerebatan Sarnıcı ve Medusa Efsanesi
Yerebatan Sarnıcı’ nın en dikkat çeken mimari özelliği, sarnıçta yer alan sütunlarda heykel yerine kullanılan “Medusa Başlıkları” süslemeleridir.
Sütun kaidesi olarak kullanılan Medusa Başlıkları farklı olarak yerleştirilmiş olup; yapının doğusunda konumlanmış olan yatay olarak durmaktayken, batı tarafına yerleştirilmiş olan Medusa Başı ise ters vaziyettedir. Medusa’nın gizemli gücü ve ters döndürülmüş başının efsanesi Yerebatan Sarnıcı’nı ziyaret eden turistler için en ilgi çekici unsurlardan biri olup, bir çok efsaneye de konu olmuştur.
Medusa Başları konusunda çeşitli rivayetler anlatılmaktaysa da, en bilineni şöyledir; Denizler Tanrı ve Tanrıçasının kızları olan Medusa, Stheno ve Euryale isimli üç kız kardeş, Yunan Mitolojisinde Gorgonlar olarak anılırlar ve içlerinde sadece Medusa ölümlüdür. Tanrıçaları bile kıskandıracak kadar güzel bir kadın olan Medusa, kendisini adadığı Tanrıça Athena’ nın tapınağında yaşarken, Athena’nın eşi Tanrı Poseidon da onun güzelliğine kapılmış ve bir gün gizlice girdiği tapınakta Medusa’ ya tecavüz etmiştir. Bu olayı öğrenen Tanrıça Athena çok öfkelenmiş ve tüm bu yaşananlardan Medusa’ yı sorumlu tutarak onu cezalandırmaya karar vermiştir.
Öfkesi gözünü döndüren Athena üç kız kardeşi de yüzlerine bakılmayacak kadar çirkinleştirmiş, Medusa’ nın saçlarını yılana çevirmiş, Medusa’ yı lanetleyerek ona bakanların taşa dönüşmesini sağlamışsa da; bunlar yetmemiş ve Medusa’ nın öldürülmesine karar vermiştir. Üvey kardeşi Perseus ‘ a Medusa’ yı öldürmesini emretmiş, Perseus başını keserek öldürdüğü Medusa’nın başını Athena’ya vermiş ve Athena da bu başı kalkanının üstüne yerleştirmiştir.
Yerebatan Sarnıcı’nın Restorasyonu
Osmanlı İmparatorluğu zamanında iki kez onarım gören Yerebatan Sarnıcı, Cumhuriyet Türkiyesi’ nde de 1955-1960 yılları arasında da “kırılma riski altındaki 9 sütunun kalın bir beton tabakasıyla kaplanarak dondurulması” suretiyle bakım görmüş olup; esaslı onarım çalışması 1985-1987 yılları arasında yapılmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan geniş kapsamlı restorasyon sonrası 1987 yılında yine İBB tarafından müze olarak ziyarete açılmıştır.
Yerebatan Sarnıcı Müzesi, en uzun süreli, ancak tarihinin en büyük restorasyonuyla güçlendirilerek, 22 Temmuz 2022 tarihinde yeniden kapılarını ziyaretçilerine açarak, artık yeni nesil müzecilik anlayışı ile hizmet vermeye devam etmektedir.
İBB’ nin şirketi olan Kültür A.Ş. tarafından işletmeciliği sürdürülen Yerebatan Sarnıcı Müzesi, ulusal ve uluslar arası çağdaş sanat gösterileri, geçici sergiler, kültür sanat etkinlikleri ve müzik dinletilerine de ev sahipliği yaparak, İstanbul’ un kültür yaşamına büyük katkı sağlamaktadır.
Büyüleyici güzellikteki bu mekanı, ABD Eski Başkanı Bill Clinton, Hollanda Başbakanı Wim Kok, İtalyan Eski Dışişleri Bakanı Lamberto Dini, İsveç eski Başbakanı Göran Persson ve Avusturya eski Başbakanı Thomas Klestil başta olmak üzere bir çok yabancı devlet büyüğünün de ziyaret ettiği bilinmektedir.
Yerebatan Sarnıcı Nerede, Nasıl Gidilir?
Yerebatan Sarnıcı Müzesi, Sultanahmet Semtinde Soğukçeşme Sokağı’nda Ayasofya Müzesi’ nin güneybatısında bulunmaktadır.
Ayrıca, Bizans İmparatorluğu tarafından dünyanın sıfır noktası olarak kabul edilmiş olan “Milyon Taşı”nın da yanında yer almakta olup; Binbirdirek Sarnıcı, Şerefiye Sarnıcı, Akhilleus ve Zeuksipposs Hamamları ile de aynı bölgede bulunmaktadır.
Merkezi bir konumda bulunan Yerebatan Sarnıcı’ na Kabataş – Bağcılar tramvay hattını kullanarak ulaşılabileceği gibi; Anadolu Yakası tarafından gelindiğinde de, Beşiktaş ya da Kabataş’ta vapurdan inilerek yine tramvay ile Sultanahmet’ e varıp, buradan kısa bir yürüyüş ile Sarnıç’ a ulaşmak mümkündür.
Yorumlar